top of page

Kedilerin Savaşı

  • Ayşe Büşra Durmuş
  • 10 Ağu
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 11 Ağu

Yazar: Ayşe Büşra Durmuş (10 yaşında)

Editör: Naile Nur Ceylan (13 yaşında)

Çizer: Esma Kaya (10 yaşında)

ree

Selam! Ben bu hikâyenin içindeki minik kedilerden sadece biriyim.

Bu hikâyede ben ve arkadaşlarımın görevi, insan dünyasına gidip kediler için casusluk yapmakmış, ama biz bu durumdan şikâyetçiyiz. Çünkü casusluk yapmak kötü bir şey ve insanların bizi kötü canlılar olarak görmesinden korkuyoruz. Bunu yazara söylediğimiz zaman dedi ki:

-Bu sadece bir hikâye, insanlar bunun gerçek olmayacağını bilir. Eh, yapacak bir şey yok o zaman.

Bu sabah uyandığımızda yazarın, beni ve arkadaşlarımı dünyaya göndereceği yere gelmiştik. Bizi bir araca bindirdi. Bu araç çok ama çok büyüktü ve uçuyordu. Bununla gidebileceğimizi söyledi. Tabii biz dünyaya gideceğimizi zannediyorduk ama yazar bizi yanlışlıkla dünya yerine marsa göndermişti. Oraya vardığımızda öncelikle dünyanın ne kadar değişik bir yer olduğunu düşündük fakat sonradan buranın mars olduğunu fark ettik. Derken arkamızdan çok ürkütücü bir ses geldi. Hırlamaya benzeyen ses, arkadaşlarımın ve benim kanımı dondurdu. Döndüğümüzde karşımızda uzaylıları gördük. Meğer bu hırlamanın sahibi onlarmış. Birden bize saldırmaya başladılar. Kaçmaya yetecek kadar yakıtımız yoktu. Yazara seslendim:

-Hey, yazar! Bari hikâyeyi bir şekilde devam ettir de yakıt bulmamızı sağla.

 -O dediğini yapmam için çok uzun süre düşünmem ve hayal kurmam gerekiyor. Tabii senin bundan haberin bile yok.

O sırada uzaylılar ile savaşmaya başladık. Bu durum bizi çok korkutmuştu. Birçok arkadaşımız yaralandı. Bazıları yazara bizi kurtarması için yalvardı ama yazar cevap vermiyordu. Mor kedi, sallanan masada duran jöle gibi titrerken, sarı kedinin yüzü korkudan tebeşir gibi bembeyaz olmuştu. Arkadaşlarım ve ben uzaylılarla savaşırken yazar mola vermek için kahve almaya gitmez mi? Bizi bu tehlikeye attığı yetmezmiş gibi bir de kahve içiyor!

Uzaylılar iyice güçlenmiş, herkesi yakalamaya çalışıyordu. Diğerleri güçsüz ve yaralıydı. Ayakta bir tek ben kalmıştım ve eğer yaralanırsam yenilecektik. Tam o sırada yazar masasına oturdu ve sakin bir sesle:

 -Bu hikâyede bazı büyük değişiklikler yapmam gerekecek, diye mırıldandı.

Bunca kargaşa ve emek, bununla birlikte marsa inmek...

Bizi bu kadar yorduktan sonra hikâyeyi mi değiştirecek?

Pes doğrusu!                                                                                                                                             


 
 

©2022, Dergi Mudita, her hakkı saklıdır.

bottom of page