Muhteşem Süleyman
- Nur Neva Erdoğan
- 4 Kas
- 2 dakikada okunur
Yazar: Nur Neva Erdoğan (10 yaşında)
Çizer: Sena Reyyan Eser (10 yaşında)
Editör: Öykü Cenebağı (9 yaşında)

O gün fevkalade kötü bir haber almıştım. Biricik ağabeyim yeniçeri olacaktı. Bu nedenle çok endişelendim. Çünkü Estergon Kalesi’ne sefer düzenlenecekmiş. Peki, ona bir şey olursa ben ne yaparım? Zaten babamı da kaybetmiştim. Bu arada ben İlbüke, herkes benim çok küçük olduğumu söylüyor. Oysa ki ben 12 yaşındayım. Hatta bana göre çok olgun olduğumdan abimle birlikte yeniçeri bile olabilirim, ne dersiniz? Aman Allah’ım bu nasıl da kurtarıcı bir fikir, ne kadar da zekiyim ben böyle! Hemen ağabeyime söylemeliyim.
Ağabey güzel bir fikrim var, dedim. Neymiş bu haber kuzucuk? deyince: Ağabey ben çok akıllı ve olgunum ya hani, dedim. Ağabeyim, “Evet İlbüke’ciğim, yani?” diye sorunca ben devam ettim: İşte belki o yüzden ben de seninle gelip yeniçeri olabilirim, ne dersin? deyince, “Olur mu öyle şey? Hem çok küçüksün hem de sen bir kız çocuğusun!” dedi ve çok üzüldüm, çok itiraz ettim ama annem de ağabeyimden yana olunca bir kez daha üzüldüm.
1543 yılındaydık. Nisan sonu ağabeyim bizden ayrılıyordu. Onunla gitmeliydim. Abimin peşine o kalabalıkta gizlice takıldım ki farkında olmadan kocaman, güçlü ve heybetli bir askere çarptım. Asker:
- Seni gidi küçük velet, ne ararsın sen burada?
- Şey be… ben…
- Evet, sen?
- Ağam, ben uğurlamaya gelmiştim, lakin onu kaybettim.
- Belli ki uğurlamak için biraz geç kalmışsın evlat, çıkar ağzındaki baklayı!
- Ben de sizinle gelmek isterim ağam, yeniçeri olmak isterim. Vatana saygısı olmayanlara, bizlere kötülük yapanlara haddini bildiririm.
- Hele dur bakalım. Senin babanın ismi nedir, ne iş yapar?
- Benim babam vefat etmiştir. İsmi Emin idi. Uğraşı ise Ozanlık idi. Kusura bakmayın ama siz kimsiniz ağam?
- Ne kusuru olacak evlat, ben Sultan Süleyman. Ve sen de o kurnaz ve meraklı İlbüke olmalısın.
- A… Ama…Nasıl bildiniz benim adımı? Siz…Siz Süleyman… Muhteşem Süleyman…
dedim ve bayıldım.
Ayıldığımda, yanımda ağabeyim, anneciğim ve Sultan Süleyman vardı. Sultan Süleyman konuşmaya devam etti; Minik İlbüke senin baban benim çok yakın dostum idi. Ölümüne çok üzülmüştüm. Baban ile meslektaş idik. Ondan tanırım sizi. Ayrıca ağabeyin bizimle Estergon Kalesi’ne gelmeli. Ve senin ise yapacağın en güzel şey umudunu kesmeyip dua etmektir, tamam mı? deyince içime bir umut ve sakinlik doğdu. Tamamdır Muhteşem Süleyman! dedim ve gülümsedim. O gün Estergon Kalesi’ne yola çıktılar ve 29 Temmuz’da Estergon Kalesi’ni cesurca kuşattılar. Düşmanların elinden almıştık oraları da. Çok mutluydum, başarmıştık. Ve biliyorum ki Muhteşem Süleyman bu vatan için daha da fazlasını yapmaya hazır ve nazırdı.
İ


