top of page

Sekiz Kişilik Dünya

  • Ayşegül Duyar
  • 27 Eyl
  • 2 dakikada okunur

Yazar: Ayşegül Duyar (11 yaşında)

Editör: Nahide Rana Can (10 yaşında)

Çizer: Sare İzci (10 yaşında)

ree

Merhaba. Ben Sorbonne Üniversitesi’nde fizik bölümü okuyan bir öğrenciyim. Şimdilik beni bu kadar tanımanız yeterli… Siz de biliyorsunuz ki 20 gün önce Marie Curie, Nobel ödülü alan ilk kadın olarak ülkemizi gururlandırdı.

 Bu metni asıl yazma amacım bugün okula misafir olarak gelen Marie Curie ile yaptığım röportajımı hatıra olarak saklamak. Sizi meraktan çatlatmadan ne konuştuğumuzu anlatayım:

- Madame Curie, öncelikle üniversitemize geldiğiniz için minnettarız. Nobel Ödülü’nüz daha on gün önce açıklandı. Öncelikle sizi içtenlikle tebrik ederim. Size ilk sorum: Bu büyük başarının ardından kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

-Çok teşekkür ederim. Nobel Ödülü elbette büyük bir onur, fakat bu ödülü sadece kendim için değil, aynı zamanda bilim dünyasında kadınların da var olabileceğini göstermek için önemli bir adım olarak görüyorum.

-Peki, Polonyum ve radyumu keşfederken sizi en çok zorlayan şey ne oldu?

-Maddi yetersizlikler, yetersiz laboratuvar koşulları ve bazen de sadece birkaç gramlık örnekler elde etmek için tonlarca uranyum cevherini işlemek zorunda kalmak... Fakat en büyük zorluk, kadın olduğum için diğer bilim insanları tarafından ciddiye alınmamamdı. Ama yine de kalbimdeki bilim tutkusu bu engellerin hepsinden daha güçlüydü.

-Sayın Madame Curie, ben de bir gün sizin gibi bilimsel keşifler yapmak istiyorum. Henüz öğrenciyim fakat bir gün büyük bir bilim insanı olmak hayattaki en büyük arzum. Bir bilim insanı olarak bana tavsiyeniz var mıdır? 

-Tabii ki! Öncelikle merakını asla kaybetme. Bilim, çoğu zaman sabır işidir. Sonuçlarını her zaman nereye ulaşacağını bilemezsin ama her deney, her gözlem seni bir adım ileriye taşır. Ayrıca, karşılaştığın zorluklar seni yıldırmasın. Şunu hiçbir zaman unutma: Asıl keşifler, imkânsız gibi görünen koşullar altında yapılır.

-Şey… Biraz garip bir soru olacak belki ama… Sizi genelde hep laboratuvarda, ciddi çalışmalar yaparken hayal ediyoruz. Acaba, yani… Boş zamanlarınızda… Ne yaparsınız?

-Boş zamanlarımda kitap okumayı çok severim. Genellikle bilimle ilgili olmayan eserleri tercih ederim; edebiyat, tarih vs. Kızlarım Irène ve Ève ile vakit geçirmek de en büyük keyfim. Onların meraklı soruları, bazen bana yeni bakış açıları bile kazandırıyor.

-Bir gün sizi örnek alarak kendi elementimi keşfetmeyi hayal ediyorum. Belki adı da “Sorbonyum” olur…

-Neden olmasın? Eğer gerçekten istekliysen, kim bilir, belki bir gün senden de büyük bir keşif haberi alırız. Ama unutma, isimler değil, keşfin katkısı önemlidir. Elementin adı zamanla unutulabilir ama onun bilime katkısı kalıcıdır.

- Son olarak, bir gün bilim dünyasında cinsiyet farkının hiç konuşulmadığı bir dönem göreceğimize inanıyor musunuz?

-Ben inanıyorum, ama bu değişim hemen olmayacak. Bilim sadece deney tüplerinde değil, aynı zamanda toplumun zihninde de ilerlemeli. Bizler yolu açıyoruz; sizlerse bu yolu genişleteceksiniz. Bir gün, bilim insanı dendiğinde kadın mı erkek mi olduğu değil, neyi başardığı konuşulacak.

 O gün Marie Curie ile yaptığım bu röportajı bu kâğıda geçirirken, bir gün bilim dünyasına adım atacağımı nereden bilebilirdim ki… Yıllar sonra, fiziğe katkım nedeniyle adımı duyanlar, belki bu satırları da merak eder. Şimdilik beni bu kadar tanımanız yeterli… — Louis de Broglie

 
 

©2022, Dergi Mudita, her hakkı saklıdır.

bottom of page