top of page

Sıkılganoğulları

  • Elif Büşra Coştan
  • 10 Ağu
  • 2 dakikada okunur

Yazar: Elif Büşra Coştan (11 yaşında)

Editör: İsra Bilden (12 yaşında)

Çizer: Zeynep Şifa Sağlam (10 yaşında)

ree

Off ablamın sabah namazı alarmı yüzünden; yine kahvaltı masasında beynim kapalı, gözlerim açık. Annem Yaren, yine aynı kahvaltıyı yapmış. Çok sıkı bir kahvaltı. Sıkıyönetimdekiler gibi. Sıkıyönetim derken, bizim ailede her şey sıkı valla. Yönetim, disiplin, çalışma, hatta canımız bile.

Bir keresinde babama niye soyadımızın ’SIKILGANOĞLU’ olduğunu sormuştum. Babam da; bilmem kaç dedemin dedesinin, soyadı kanunu geldiğinde bu kanunun bunaltıcı olduğunu düşünüp, kendi soyadını SIKILGANOĞLU koyduklarını söylemişti.

Neyse, neyse sıkmayayım sizi. Ama kısaca, annem sıkıyönetimin başı, babam sağ kolu, ablam paralı askerleri diyebiliriz.

Bugün kursa gitmemiştim. O yüzden evdeki çikolatalardan biraz aşırabilirim diye düşündüm. Ama nafile! Annem mutfakta nöbet tutuyor, ablam gözcülük yapıyor ansiklopedisinin arasından. Ama bir şekilde kaptım o nefis çikolataları. Ama çikolatayı elime almamla yakalanmam bir oldu.

“Doruk! Çikolatalar, yemekten sonra yemek içindir!” dedi ve çikolatayı elimden kaptığı gibi anneme sürükledi beni ablam. Annem kaşları çatık, ağzı şaşkın şekilde büzülmüş şekilde, “Doruk! Hemen ceza odasına! Ve ayrıca orada bu kalemi buldum!” diyerek kırmızı kalemi tuttu.

Ablamla kaldığımız odaya ağlaya ağlaya gittim. Hemen yerdeki kapağı açtım ve içeri daldım. Ceza yani benim için; kurtuluş odası.

Yeni bir resim çizdim, ama kırmızıyı kullanamadım. Siyah saçlı yeşil gözlü bir çocuk ip atlıyordu. İpi annesi ve ablası tutuyordu. Annesi siyahtan vazgeçip, mavi bir eşarp bağlamıştı. Ablası gözlüğünü kırmıştı, ama umurunda değildi. Babası kendini arıyordu. Büyüteç, dedektif şapkası.

Resmi, kimse görmesin diye gizli bölmeye koydum. Başka bir sürü resmim var benim.

Uyandım. Uyuduğumu hiç hatırlamıyordum ki? Sonra ceza odasından çıkıp, kapağı kapattım. Kapıya yürüdüm. Ne! Bir kapak! Hayatımda ilk defa yeni bir şeyle karşılaşıyorum sanırsınız, ama öyleydi. Hemen açtım kapağı içeri girdim, içerisi boştu. Neredeyse…

Bir masa ve üç kilitli günlük dışında bir şey yoktu. Ama kilitleri tam yanlarındaydı. Üstlerinde ‘Terliği yersin!’ ‘Annen ilgilenir bununla.’ ‘Söylerim sen!’ yazan üç günlük. Annem, babam ve ablam. İçlerinde, kısaca benim bir Sıkılganoğlu olmadığımı, teyzemin aslında ölen annem olduğunu anlatan günlükler.

Basit anlattığıma bakmayın bunlar olurken ağladım, ağladım. Ceza odasına kendi isteğimle girip bütün resimlerimi aldım. Ben Doruk, sadece Doruk. Soyadım ne ki benim? Sanırım bir SIKILGANOĞLU olmadığımdan; burada durup kurallara uymamın anlamı yoktu. Hemen odama çıktım ve eşyalarımı aldım. Resimlerime baktım. O kadar fazla vardı ki çantama sığmadılar. Bir poşet daha aldım onlar için…

Sonra kapıyı açtım yavaşça, çook yavaş. “Tık” sesi duyuldu ama kimse uyanmadı, neyse ki. Dışarı çıktım, sokaklarda koştum Kısaca; en özgür günümü yaşadım. Resimlerimi, kâğıt uçak yaptım, sonuncusu hariç. Uzuuun bir taş kuleye tırmanıp aşağı attım onları. Daha öğlen bile olmamıştı, acıktım. Yakınlarda bir aşevinde karnımı doyurdum. Sonuncu resmime bakınca içim burkuldu…

Onlar… Ailem, sanırım yani. Sahilin yürüyüş yolu yazıyordu, tabelada. Yürürken her bir adımda uzaklaştığımı hissettim. Sahil çok rüzgârlıydı, bir an fırtına kopacak sandım. Denize baktıkça ufka takıldı gözlerim. Son resmi de burada uçuracaktım. İlk kâğıdın üstünü üçgen yaptım, sonra kanatları… Attım son resmi burada. Gece olmuştu, bir banka yattım. Uyandım. Hiç uyumuş muydum ki? Donuklaştı, Monotonlaştı dünya. Yine yine yine yine yine…

Ev. Evet? Nasıl geldim buraya? Sonra bir farklılık gördüm odada. Annem. Bütün gece başımda beklemiş olmalı ki sandalyede uyuyakalmıştı. Babam da yerde sırtını duvara yaslamıştı. Hemen doğruldum…

Neler, neler konuştuk, günlüklere yazmadık, içimizi döktük o gün. Ve hep o günden sonra. Soyadımı değiştirmek için başvurdum. Diğerleri de başvurdu. Artık soyadımız ACAYİPOĞULLARI.

 

 
 

©2022, Dergi Mudita, her hakkı saklıdır.

bottom of page