Çölde Yolculuk
- Meryem Sare İbili
- 25 Eyl
- 2 dakikada okunur
Yazar: Meryem Sare İbili (10 yaşında)
Editör: Azime Nesibe Ustabaşı (14 yaşında)

Merhaba arkadaşlar, ben Umeyr. On iki yaşındayım. Mekke’de yaşıyorum ve evimizin bahçesindeki ahırda yaşayan üç deveye bakıyorum.
O sabah uyandığımda dışarıdan bağırış sesleri geliyordu. Kalktım, giyindim ve mutfağa gittim. Anneme:
- Anne, dışarıda ne oluyor? dedim.
- Müşrikler, müminlere eziyet ediyor oğlu m.
- Yine mi!
- Evet, maalesef yavrum.
- Ben bir gidip bakayım.
- Tamam, oğlum ama dikkatli ol!
- Tamam, anne.
Ayakkabılarımı giydim. Dışarı çıkarken annem eziyet edilen adama götürmem için elime biraz arpa verdi. Adamın yanına vardığımda arpaları ona verdim. Bana gülümsedi:
-Allah senden razı olsun oğul!
-Sağ ol, amca. Ne demek.
-Sana bunun karşılığını vermeliyim ama nasıl yaparım bilmiyorum. Tüm malımı aldılar. Sonra beni dövüp gittiler.
-Ne karşılığı amca? Allah rızası için yapıyoruz bunu.
-Olsun, ben seni hep görüyorum. İnsanlara yardım edip duruyorsun. Bunun karşılığını vermek lazım. Onu da ben vereceğim.
Amca biraz yaşlıydı ve bana bir hediye verme konusunda kararlıydı. Onu kendi evine bırakıp ben de evime geçtim. Annem geldiğimde eşyaları develere yüklüyordu. Ne olduğunu sorduğumda bana döndü:
-Göç edeceğiz, yavrum. Müşriklerin eziyetlerinden dolayı.
-Ya, çok üzüldüm. Peki ama nereye göç edeceğiz anne? Nereye, nereye?
-Medine’ye oğlum. Orası artık Müslüman bir ülke olacakmış. O yüzden.
Gece annem ve babamla yola çıktık. Ama tam yola çıkmışken dün kendisine yardım ettiğim amca; elinde yularını zor tuttuğu bembeyaz, genç bir atı bana uzatıyordu. Teşekkür ederek atı aldım. Atın yularını sıkı bir şekilde devenin bacağına bağladım. Yanıma aldığım kağıtların birine de şöyle yazdım:
-Bugün, annem göç edeceğimizi söyledi. Çok heyecanlıyım!
Medine’ye giderken durduk ve alışveriş yapacağımız yerde bir köpek gördüm. Peşime takılınca onu sahiplendim. Yola devam ettik. Çöl aşırı sıcaktı.
-Baba!
-Efendim, Umeyr.
-Suyumuz kaldı mı?
-Son suyu sen içtin ya.
-Neeee?
-Evet oğlum. Hatta az önce içtin ya. Ne ara unuttun?
-Baba çölün ortasındayız. Susuz kalırsak ölürüz.
-Annene sor. Belki onda su vardır.
Anneme döndüm. Aaaaa! Annem uyumuştu bile. Neyse, ben su arayayım dedim. Aha! Araya araya sonunda bir kaktüs buldum. Kesip suyunu içtik. Hayvancıklarımız da susamış. Hemen onlara da su verdim.
En sonunda Medine’ye vardık. Osman adında bir adam bizi evinde ağırladı. Osman, peygamber efendimizin büyük bir hayranıydı. Çok güler yüzlüydü. Onu çok sevdik. Oda bizi çok sevdi. Hatta bizi evinde ağırladığı için çok şanslı olduğunu söyledi. Bizim evimiz ayarlanınca da Osman’la vedalaşıp evimize yerleştik.
Bir gün sonra Peygamberimiz gelince büyük bir coşkuyla karşılandı. Şarkılar söylendi, kutlamalar yapıldı. Herkes Resûlullah’ı evinde misafir etmek istedi ama peygamberimizin nerede kalacağına devesi karar verdi. Aynı zamanda bizim eve de komşu oldu. Bu arada öğrendik ki Rasulullah, hicret ederken arkadaşı Hazreti Ebubekir ile üç gün mağarada kalmış. Çok zor bir yolculuk geçirmişler ama en sonunda sağ salim gelmişler.
Ben de yeni iki arkadaş edindim: Ahmet ve İbrahim. İkisi de çok iyi dostlar. Anne babam da yeni arkadaşlar buldu. Onlarla çok mutlular. Hatta geldiğimiz gün iş dahi buldular! Medine çok güzel bir yer, dostlar. Bir gün yolunuz Medine’ye düşerse muhakkak Resûlullah’ı ziyaret edin, dostlarım. Allah’a emanet olun, hoşça kalın!


